Блейк Пирс - Alınan стр 9.

Шрифт
Фон

Bu onun için bir rahatlama olmuştu. Onu böyle bağlı tutmak, ona su vermek ve ağzını tıkarken çıkardığı hırıltıları dinlemek berbat bir sorumluluktu. Yalnızca pipetle su içirmediği zaman ağzını tıkamıyordu. Sonra da kadın tekrar bağırmaya çalışıyordu.

Sokakta çığlıkları duymaması gereken komşular olduğunu ona söyleyebilmeliydi. Belki bunu söyleyebilseydi, o da anlardı. Ama bunu yapamazdı, bu kekemelikle olmazdı. Bunun yerine onu sessizce keskin bir jiletle tehdit etmişti. Uzun süre tehdit de işe yaramamıştı. O zaman onun boğazını ksmek zorunda kalmıştı.

Sonra onu Reedsport’a geri götürüp herkesin görmesi için bu şekilde asmıştı. Bunu neden yaptığınından tam olarak emin değildi. Belki de bir uyarıydı. Böylelikle insanlar anlayabilirdi. Eğer anlarlarsa, bu kadar acımasız olmak zorunda kalmazdı.

Belki bu onun dünyaya, ne kadar da üzgün olduğunu söylemesinin bir yoluydu.

Çünkü üzgündü. Yarın çiçekçiye gidip, kadının ailesi için bir küçük buket ucuz çiçek alacaktı. Çiçekçiyle konuşamazdı ama ufak bir açıklama notu yazabilirdi. Hediye isimsiz olabilirdi. Eğer mezarın yanında gizlenecek bir yer bulabilirse, kadının ölüsünü yakarlarken, diğer bir üzgün akraba gibi başını eğebilirdi.

Başka bir zinciri tezgahın üzerine çekti, son kuvvetiyle zincirin uçlarını sıktı ve çıkan sesi susturdu. Fakat içinde bir yerlerde biliyordu ki, bu onu zincir ustası yapmıyordu. Bunun için zincirleri yeniden kullanması gerekiyordu. Hala elinde olan deli gömleklerinden biri işine yarayabilirdi. Kendisinin bağlandığı gibi başka biri de bağlanmalıydı.

Herhangi birisinin acı çekmesi ve ölmesi gerekiyordu.

Bölüm 8

Riley ve Lucy FBI uçağından iner inmez, üniformalı genç bir polis yoldan onlara doğru heyecanla geldi.

“Hey, sizi gördüğüme sevindim,” dedi. “Şef Alford küplere bindi. Eğer birisi Rosemary’nin cesedini indirmezse, bundan sorumlu tutulacak. Zaten gazeteciler her yerde. Ben Tim Boyden.”

Lucy ile kendilerini tanıtırken Riley’in kalbi sıkıştı. Medyanın çok çabuk bir biçimde olay yerine gelmesi kesinlikle sorundu. Dava zorlu başlamıştı.

“Size taşıyacağınız şeyler için yardım edebilir miyim?” diye sordu memur Boyden.

“Biz hallederiz,” dedi Riley. Lucy ile kendisinin yalnızca küçük birer çantaları vardı.

Memur Boyden yolun karşısını işaret etti.

“Araba orada,” dedi.

Üçü birlikte hızla arabaya doğru yürüdüler. Lucy arka koltuğa otururken Riley ön yolcu koltuğuna oturdu.

“Kasabadan yalnızca birkaç dakika uzaktayız,” dedi Boyden arabayı çalıştırırken.  “Bunun olduğuna inanamıyorum. Zavallı Rosemary. Herkes onu çok severdi. Daima insanlara yardım ederdi. Birkaç hafta önce kaybolduğunda hepimiz çok kötü şeyler düşündük. Ama bu kadarını düşünemedik…”

Sesi giderek azaldı ve yapılan dehşete inanmıyormuş gibi başını salladı.

Lucy arka koltuktan öne doğru eğildi.

“Sizin daha önce böyle bir cinayete şahit olduğunuzu anlıyorum,” dedi.

“Evet, henüz yüksek okulda okurken,” dedi Boyden. “Aslında tam olarak Reedsport’ta değildi. Eubanks yakınlarında, nehirden daha güneydeydi. Tıpkı Rosemary’nin olduğu gibi zincirlenmiş bir beden. Deli gömleği de giyiyordu. Şef haklı mı? Elimizde bir seri katil mi var?”

“Bunu henüz söyleyemeyiz,” dedi Riley.

Aslında şefin haklı olduğunu düşünüyordu. Ama genç memur zaten yeterince üzgün görünüyordu. Onu daha fazla endişelendirmenin gereği yoktu.

“Buna inanamıyorum,” dedi Boyden başını tekrar sallayarak. “Bizimki gibi küçük, güzel bir kasaba. Rosemary gibi iyi bir kadın. Buna inanamıyorum.”

Kasabaya doğru giderlerken Riley küçük ana yol üzerinde, televizyon haber ekiplerinin minibüslerini gördü. Televizyon kanalının logosunun olduğu bir helikopter ise üzerlerinde dönerek uçuyordu.

Boyden, gazetecilerin toplanıp barikat oluşturduğu küçük bir gruba doğru ilerledi. Bir memur arabayı işaret etti. Sadece bir kaç saniye sonra Boyden arabayı demiryolunun yanına çekti. Elektrik direğinden sallanan ceset oradaydı. Birkaç metre uzakta pek çok üniformalı polis duruyordu.

Riley arabadan inerken, kendisine doğru yürüyen Şef Raymond Alford’u tanıdı. Adam çok mutlu görünmüyordu.

“Eminim cesedi burada bu halde asılı tutmamız için geçerli bir sebebinz vardır,” dedi.  “Burada bir kabus yaşadık. Başkan elimden rozetimi almakla tehdit etti.”

Riley ve Lucy onun ardından cesede doğru ilerlediler. Ceset, öğlen ışığında Riley’in bilgisayarında baktığı fotoğraflardan daha da berbat görünüyordu. Çelik zincirler ışığın altında parlıyordu.

“Olay yerini kordonla çevrelediğinizi gördüm,” dedi Riley Alford’a.

“Elimizden geleni yaptık,” dedi Alford. “Bölgeyi nehirdekiler dışında kimsenin göremeyeceği kadar genişlikte barikatla çevirdik. Trenlerin kasabada dolaşmaları için yeni bir rota belirledik. Bu onları yavaşlatıyor ve programlarını bozuyor. Albany haber kanalı bir şeyler olduğunu böyle öğrenmiş olmalı. Emin olun benim adamlarımdan öğrenmiş olamazlar.”

Alford konuşurken, tepelerinde dönen helikopterin gürültüsünden sesi duyulmaz olmuştu. Söylemeye çalıştığı şeyi yarıda kesti. Adam helikoptere bakarken Riley onun dudaklarından küfür ettiğini okuyabiliyordu. Helikopter, hiç yükselmeden daireler çizip duruyordu. Belli ki pilot bu şekilde geri dönmeyi planlamıştı.

Alford cep telefonunu çıkardı. Hattan ses alır almaz bağırmaya başladı, “Size kahrolası helikopterinizi bu alandan uzak tutmanızı söylemiştim. Hemen pilotunuza o şeyi beş yüz metre daha yükseltmesini söyleyin. Çok alçaktan uçuyor.”

Riley, Alford’un ifdesinden karşısındakinin direndiğini anlayabiliyordu.

Sonunda Alford, “Eğer bu kuşu hemen buradan çekmezseniz, gazetecileriniz bu öğlen vereceğim konferansa alınmayacaklar.” dedi.

Yüzü biraz rahatlamış görünüyordu. Yukarı baktı ve bekledi. Birkaç dakika sonra gerçekten de helikopter daha makul bir yüksekliğe çıktı. Motorundan sürekli gelen yüksek ses hala havada yankılanıyordu.

“Aman Tanrım, bunu daha fazla çekmeyiz umarım,” diye homurdandı Alford. “Belki cesedi oradan indirdiğimizde burasıyla daha az ilgilenirler. Yine de kısa sürede her şey değişti. Oteller ve pansiyonlar fazladan iş yapıyorlar. Restoranlar da öyle. Gazeteciler karınlarını doyurmak zorundalar. Ama ya uzun vadede? Turistler Reedsport’tan korkarlarsa, işte bu kötü olur.”

“Onları olay yerinden uzaklaştırmayı iyi başardın,” dedi Riley.

“Sanırım bir şey var,” dedi Alford. “Hadi bu işi bitirelim artık.”

Alford, Riley ve Lucy’yi cesedin yanına götürdü. Ceset, derme çatma bir zincirle defalarca sarılmıştı. Zincirin koşumu, kalın bir ip aracılığıyla yüksek kirişe takılı çelik kasnağa bağlıydı. İpin geri kalanı dümdüz yere iniyordu.

Riley şimdi kadının yüzünü görebiliyordu. Kadının yüzündeki arkadaşına olan benzerlik, Marie kendini astıktan sonra ekranda beliren yüzünün verdiği sessiz acı bir kez daha elektrik şoku gibi onu vurmuştu. Şişmiş gözler ve ağzı tıkayan zincirlerle daha rahatsız edici bir manzaraydı.

Riley, ne tepki verdiğini görmek için yeni ortağına baktı. Lucy’nin not tutmakta olduğunu görmek onu şaşırtmıştı.

“Bu senin ilk cinayet olayın mı?” diye sordu Riley.

Lucy hem gözlem yapıp hem not alırken yalnızca başıyla onayladı. Riley, onun cesede karşı inanılmaz iyi yaklaştığını düşündü. Pek çok acemi şu an çalıların arasına kusuyor olabilirdi.

Lucy’nin aksine Alford kusacak gibi görünüyordu. Bunca saatten sonra bile duruma alışamamıştı. Onun iyiliği için buna hiç gerek kalmamasını düşünüyordu Riley.

Ваша оценка очень важна

0
Шрифт
Фон

Помогите Вашим друзьям узнать о библиотеке

Скачать книгу

Если нет возможности читать онлайн, скачайте книгу файлом для электронной книжки и читайте офлайн.

fb2.zip txt txt.zip rtf.zip a4.pdf a6.pdf mobi.prc epub ios.epub fb3

Популярные книги автора