Блейк Пирс - Alınan стр 8.

Шрифт
Фон

Gabriela uzaklaşırken yanıtladı, “Sí.” Sonra evin içine doğru seslendi, “Señor Paige, kızınız geldi.”

Ryan çıkmak için giyinip hazırlanmış olarak koridorda belirdi. Riley’i görünce şaşırdı.

“Burada ne arıyorsun?” diye sordu. “April neredeydi?”

“Benim evimdeydi.”

“Ne? Dün gece olanlardan sonra onu yine o eve mi götürdün?”

Riley’in sesi sinirden titriyordu.

“Onu hiçbir yere götürmedim,” dedi. “Oraya nasıl gittiğini bilmek istiyorsan ona sorabilirsin. Seninle yaşamak istemiyorsa buna karışamam. Bunu halledecek tek kişi sensin.”

“Bu tamamen senin hatan, Riley. Onun kontrolden çıkmasına izin verdin.”

Bir an için Riley çok kızdı. Ama bu kızgınlık ona Ryan’ın haklı olabileceği korkusunu veriyordu. Bu adil değildi ama Ryan onu çileden çıkarmayı çok iyi biliyordu. Riley uzun, derin bir nefes aldı ve, “Bak, birkaç günlüğüne kasabadan ayrılıyorum.  Upstate New York’ta davam var. April burada kalmak zorunda. Lütfen durumu Gabriela’ya açıklar mısın?”

Gabriela’ya durumu sen açıkla,” dedi Ryan. “Benim buluşmak zorunda olduğum bir müşterim var. Hemen şimdi.”

“Benim de yetişmek zorunda olduğum bir uçak var. Hemen şimdi.”

Durup bir an birbirlerine baktılar. Tartışmaları çıkmaza girmişti. Onun gözlerine baktığında Riley bir zamanlar onu sevdiğini hatırladı. Onun da en az kendisi kadar sevdiği görünüyordu. Bu, her ikisinin de çok genç ve deneyimsiz oldukları, Ryan’ın başarılı bir avukat ve kendisinin de bir FBI ajanı olmasından çok önceydi.

Hala çok yakışıklı bir adam olduğunu düşünmekten geri duramıyordu. Bu şekilde görünebilmek için bir sürü şeye katlanıyor ve saatlerini spor salonlarında harcıyordu. Riley ayrıca onun hayatında pek çok kadın olduğunu da biliyordu. Bir bekar olarak özgürlüğünün tadını çıkarması ve ebeveynlik hakkında pek fazla endişelenmemesi ise sorunun bir parçasıydı.

Ben bu kadar iyisini yapamıyorum, diye düşündü.

Sonra Ryan, “Her zaman senin işin” dedi.

Riley öfkesini içine attı. Bunu defalarca konuşmuşlardı. Onun işi bir şekilde hem çok tehlikeli hem de çok önemsiz olmuştu nedense. Önemli olan Ryan’ın işiydi çünkü daha çok para kazanıyordu ve dünyada gerçek bir fark yarattığını iddia ediyordu. Sanki zengin müşterileri için baktığı davalar Riley’in kötülüğe karşı verdiği amansız savaştan fazlaydı. Ama şu an bu bitik, eski tartışmanın içine giremezdi. Nasılsa ikisi de kazanamayacaktı. “Geri döndüğümde konuşuruz,” dedi.

Dönüp evden çıktı. Ryan’ın kapıyı arkasından kapattığını duydu.

Riley arabasına binip yola çıktı. Quantico’ya dönmek için bir saatten az zamanı vardı. Başı kazan gibiydi. Çok kısa zamanda çok fazla şey olmuştu. Daha az önce yeni bir dava almaya karar vermişti. Ama şimdi bunun doğru olup olmadığını düşünüyordu. Yalnızca April’ı zora sokacağından değil, aynı zamanda Peterson’un hayatına yeniden gireceğinden emindi.

Ama bir biçimde mantıklı da geliyordu. April babası ile kaldığı sürece Peterson’un saldırısından korunmuş olacaktı ve Riley’in yokluğunda Peterson başka bir kurban almayacaktı. Onunla ilgili ne kadar şaşkın olsa da Riley bir şeyden emindi. Peterson onu intikam için hedef almıştı. Kendisi ya da başka birisi hedeflenen sonraki kişi değildi aslında. Bu nedenle bir süre ondan uzak durmak iyi olacaktı.

Ayrıca kendisine, son davasından öğrendiği bir dersi anımsattı; dünyadaki tüm kötülükleri aynı anda yok edemezdi. Basit bir sloganı anımsadı: Her seferde tek canavar. Şu an gerçekten vahşi bir canavarın peşindeydi. Yakında tekrar harekete geçeceğini bildiği bir adamın.

Bölüm 7

Adam bodrumda, uzun zincirleri büyük tezgahın üzerine yaymaya başladı. Dışarısı karanlıktı ama tüm bu çelik bağlar çıplak ampul ışığının altında pırıl pırıl görünüyorlardı.

Adam uzun zincirlerden birini çekti. Çıkan keskin ses ona böyle zincirlerle bağlanmak, kafese konmak ve esir alınmakla ilgili dehşet verici anıları çağrıştırdı. Ama bu tıpkı kendi kendine Korkularımla yüzleşmek zorundayım demek gibiydi.

Ve bunu yaparak zincirler üzerindeki hakimiyetini kanıtlamalıydı. Geçmişte, zincirler sıklıkla onun üzerinde hakimiyet kurmuşlardı.

Ne yazık ki herkes bundan çok acı çekmişti. Beş yıl boyunca her şeyi geride bırakacağını düşünmüştü. Kilisenin onu gece bekçisi olarak işe alması iyi olmuştu. İşinin verdiği otoriteyi sevmişti. Güçlü ve işe yarar olmak hoşuna gitmişti.

Ama geçen ay onu işten çıkarmışlardı. Koruma becerileri yüksek, daha iyi referanslara ve güçlü bir bedene sahip birine ihtiyaçları olduğunu söylemişlerdi. Onu bahçede çalıştırmaya devam edeceklerine söz vermişlerdi. Bu işten kazandığı parayla hala bu küçük evin kirasını ödeyebilirdi.

Yine de bu işi, bu otoriteyi kaybetmek duygusu onu sarsmış ve kendisini korumasız hissetmişti. Bu dürtüden tekrar kurtulmak, çaresizlikle kıvranmamak, bu çılgının zincirler üzerinde hakimiyeti olduğunu söylemek gerekti. Böylece onu bir daha almazlardı.

Bu arzuyu daha önce kaybetmişti. Tıpkı içindeki karanlığı burada bu bodrumda bırakır gibi… Son kez, bundan kaçabilmek için Reedsport’a kadar gelmişti ama yapamamıştı.

Neden yapamadığını bilmiyordu. İyi kalpli iyi bir adamdı ve iyilik yapmak hoşuna giderdi. Ama er ya da geç kibarlığı onun aleyhine işlerdi. Reedsport’ta o hemşireye yardım etmek için arabasına alışverişlerini taşırken, kadın gülümsemiş ve ‘’Ne iyi bir çocuksun sen!’’ demişti.

Bu gülümsemeyi ve kelimeleri anımsayarak irkildi.

“Ne iyi bir çocuksun sen!”

Annesi de ona, ayaklarındaki zinciri, yiyeceklere ulaşmasını ya da dışarıyı görmesini engelleyecek kadar kısa tuttuğunda böyle gülümser ve bu kelimeleri söylerdi. Küçük hapisanesinin minik kare penceresinden içeriye bakarken rahibeler de gülümseyerek aynı sözleri söylerlerdi.

“Ne iyi bir çocuksun sen!”

Herkesin zalim olmadığını biliyordu. Çoğu insan ona iyi davranıyordu. Özellikle de uzun süredir oturduğu bu kasabada. Hatta onu seviyorlardı. Ama neden herkes ona çocuk gözüyle bakıyordu, özürlü bir çocuk gibi? Yirmi yedi yaşındaydı ve son derece zeki olduğunu biliyordu. Aklında bir sürü parlak fikir vardı ve çözemediği sorun neredeyse yok gibiydi.

Ama aslında insanların ona neden bu gözle baktıklarını biliyordu. Çünkü onlarla zar zor konuşuyordu. Hayatı boyunca durmadan kekelemiş, diğer insanların ne söylediklerini anlamasına karşın zorlukla konuşmaya çalışmıştı.

Ayrıca minyon ve zayıftı. Sanki bazı doğumsal kusurlarla dünyaya gelmiş biri gibi güdük ve çocuksu özelliklere sahipti. Bu biçimsiz kafatasının içine sıkışmış olağanüstü beyinin, dünyada çok büyük güzellikler yapma arzusu engelleniyordu. Ama kimse bunu bilmiyordu. Hiç kimse. Psikiyatri hastanesindeki doktorlar bile bilmiyordu.

Bu ironikti.

İnsanlar onun ironik gibi kelimeleri bildiğini bilmiyorlardı. Ama biliyordu.

Şimdi kendisini elindeki bir düğme ile sinirli bir biçimde oynarken bulmuştu. Bu düğmeyi hemşirenin bluzünden, kadını asarken koparmıştı. Düğme ona, bir haftaya yakın süreyle yatağa zincirlediği hemşireyi hatırlattı. O kadınla konuşmayı, ona karşı zalim olmak istemediğini, ama özellikle bu hemşire üniformasının içindeyken annesine ve rahibelere çok benzediğini açıklamak isterdi.

Üniformasının içindeki görüntüsü kafasını karıştırmıştı. Beş yıl önce, hapishanedeki gardiyanın üniformasıyla aynıydı. Bir biçimde iki kadının görüntüsü annesi, rahibelerinki ve hastane çalışanının görüntüsüyle kafasında birleşmişti. Sadece onları birbirinden ayırmayı söylemek için bir mücadeleyi kaybetmişti.

Ваша оценка очень важна

0
Шрифт
Фон

Помогите Вашим друзьям узнать о библиотеке

Скачать книгу

Если нет возможности читать онлайн, скачайте книгу файлом для электронной книжки и читайте офлайн.

fb2.zip txt txt.zip rtf.zip a4.pdf a6.pdf mobi.prc epub ios.epub fb3

Популярные книги автора