Suki, Kyokoyu hayretle izlerken tek bir söz etmemişti. Nihayet Toya gittiğinde sessizce Kyokoya doğru yürüdü. Eğilerek fısıldadı, Kyoko, gidip sana biraz temiz su getireceğim, tamam mı? Sen yalnızca uzan, hemen döneceğim. Kafasını sallayıp masum Kyokolarının nasıl sarhoş olduğunu merak ederek elini hafifçe onun omzuna koydu. Bunu sormak için beklemeye karar vererek döndü ve arkadaşına su getirmek için barakayı terk etti.
Kamui bu fırsatı kaçıramazdı ve ağzı kulaklarına vararak sırıttı. Kyoko, içmeye gidip beni davet etmemene inanamıyorum. Kyoko ona şaşı bir bakış atınca gülümsemesi daha da genişledi. Kaenin dışarıda onu beklediğini hissederek ateşli arkadaşına katılmak için barakadan ayrıldı.
Kyoko, başı çatlarken homurdandı. Sırt çantasına göz atmak için Sukiden yardım istemeliydi. Orada ağrı için bir şey olacağını biliyordu ve eğer bunu hemen bulabilirse büyük ihtimal hepsini içecekti. Üzerine bir gölgenin düştüğünü hissedip dönerek Shinbenin ametist gözlerinin onu izlediğini gördü.
Aniden zihninde, dudaklarını ve bedenini öptüğüne dair görüntüler belirdi. Bu bir rüyaydı değil mi? Sarhoş bir rüya, evet şimdi hatırlıyordu. Akşamdan kalma olsun veya olmasın, düşündüğü şeye engel olamıyordu ve bir sıcaklıkla yanaklarının kızardığını hissetti. Aniden, onun koruyucu güçlerinden birinin de, Kyounun yapabildiği gibi zihin okumak olmamasına şükretti.
Kyoko, iyi misin? Senin için yapabileceğim bir şey var mı? Shinbe geçen gece söylediği gibi bunun bir rüya olduğunu düşündüğünü bilerek suçlu hissetti. Ama bir şey hatırlayıp hatırlamadığını bilmesi gerekiyordu. Yüzünün kızarmasına bakarak belki de hatırladığını düşündü. Nihayet konuştuğunda rahatlık ve sefalet içinde iç çekti. Derinlerde bir yerde hatırlayacağını ve buna bir son vereceğini ummuştu.
Kyoko ona zayıfça gülümsedi. Lanet olası rüyalar neden onu, başkalarını rüyasında görmek zorundaydı? Onu bu şekilde görmesi yeterince kötü değilmiş gibi daha önce hiç görmemişti ve uyandığında vücut sıcaklığını hissedebilecek kadar yakınında bulmuştu.
Birden bu yakınlıktan uzaklaşarak zümrüt yeşili gözleri açık bir şekilde arkasına yaslandı. Ona bakma şeklinde ruhunu inceliyormuş gibi bir şey vardı. Veya onunla gruplaşmaya hazırlanıyor gibi söz konusu Shinbe olunca asla emin olamazdınız. Zihninden kafasını salladı, hayır. Oraya gitme Kyoko, kızım, şu anda olmaz! Düşün, soru neydi? Hmmm
Shinbe, çantama bakıp içine bitkileri koyduğum kutuyu bulabilir misin? zonklamasını bastırmaya çalışarak ellerini tekrar başına koydu. Kendine hatırlat bir daha asla Tasuki ve okul arkadaşlarıyla bir partiye gitme, asla.
Shinbe, bitki kutusunu arayarak çantasını karıştırdı. Çıkarıp kıza verdi. Kyoko başını yanlışlıkla onunkine sürttü ve Shinbenin belli bir yerinin sertleşmesine neden olarak bütün bedeninden bir ısı çarpması geçti.
Ah, şu an ne kadar da kırılgandı, eğer isterse HAYIR! Ne düşünüyordu? Tanrım ona sapık demekte haklılardı.
Hızla daha güvenli bir mesafeye çekilmeye çalışırken yanlışlıkla kolunu kızın uyluğuna değdirdi.
Kyoko, bu temas karşısında içten içe sindi. Ona şu anda yardım eden kişi neden o olmak zorundaydı? Neden Toya hala burada ona öfkeyle bakıp bağırmıyordu? O dudaklar, o gözler, Ben ona böyle bakmayı kesmeliyim! Bakışlarını tekrar bitki kutusunu çevirip beceriksizce açmaya çalışarak normalde içinde olan aspirini aradı. Bulduğu küçük hapları aldı.
Shinbe, hipnotize olmuş bir şekilde gözlerini ona dikti. Onu hala hadım etmediğine göre hatırlamıyor olmalıydı. Neden hatırlayamıyor diye sessizce iç çekti.
Kız, neredeyse beynini ölü hale getiren bir göz teması kurarak ona baktı. Su? Lütfen? O olmadan bunların ne kadar iğrenç olduğu hakkında hiçbir fikrin yok.
Shinbe, kelimeler çıkarken ağzının aldığı şekli izlerken tamamen telaşlandı. Dudakları çok davetkardı yalnızca eğilip elinde tuttuğu aspirine baktı. Odaklan.
Evet, küçük iğrenç şeylere benziyorlar, diyerek ne oldukları hakkında hiçbir fikri olmasa da onlara baktı. Kapı aniden açıldı ve suçlulukla başını kaldırıp Suki ve Kamuinin bir sürahiyle geldiğini gördü.
Suki bezgin bir halde Shinbeye baktı, ne yapıyorsun koruyucu?
Shinbe, Sukinin gizlice aklını okuyup veya ona benzer bir şey yapıp yapamayacağını merak ederek geri çekildi. Yanlış bir şey yaptığında ya da en azından düşündüğünde, bunu bilmek gibi esrarengiz bir mahareti vardı.
Kyoko, Shinbenin yanlış bir şey yapmadığını bilerek ah Suki, lütfen çabuk bana biraz su ver. Bu ilacı ne kadar hızlı alırsam o kadar hızlı daha iyi hissedeceğim, dedi.
Kyoko, beni kurtarıyor! Shinbe neşesini kendisine sakladı.
Suki bardağa su doldurup dün öğleden sonra erkenden gelmemesi yüzünden Toyanın nasıl aksilik yaptığı konusunda gevezelik etmeye başladı.
Shinbe duvara yaslanıp konuşmayı yarım yamalak dinleyerek Kyokoyu izledi. eğer bana bir kez daha bağırsaydı sanırım Seni kollarıma alıp şuursuzca öpmek. tam bir kabadayı Seni çok fena istiyorum Kyoko. ve davranış şekli Shinbe yerinde duramayarak sırrını ne kadar daha tutacağını merak etti, artık ona sahip olmuştu. bu doğru değil mi?
Ne? Birisi ona bir şey mi sormuştu? İkisi de cevabını beklerken Shinbe bakışlarını Sukiden Kyokoya kaydırdı.
Ne ile ilgili konuştukları hakkında hiçbir fikri olmadan güvenli çıkışa yöneldi, Neden, evet. Bence kesinlikle haklısın Suki. Eğer izin verirseniz gidip Toya ile konuşmalıyım. Bunu söyleyerek hızla kapıdan kaçtı.
Suki ve Kyoko kapının ardından kapanmasını izlediler ve ikisi de kıkırdadı.
Shinbe küçük yapının dışına çıktı ve çabucak duvara doğru yaslandı. Ellerini başının iki yanında serin ahşaba koydu ve alnını ahşap kaplamalara vurdu. Acı, zihnini boşaltmasına her zaman yardım ediyor gibiydi. Yalnızca, bu sabah bu daha yavaş oluyordu. Geçen geceden sonra duygularını kontrol altına alamıyordu. Şimdi her zaman olduğundan daha kötüydü.
Onu okşarsa, Suki kendisine vurabilirdi ama Kyokonun bedenine dokunduktan sonra bunu yapmak doğru değilmiş gibi geliyordu. Bundan sonra, kendi elini kesmek istemeden ondan başka kimseye dokunamamaktan korktu. Eşini seçmişti ve o bunu bilmiyordu bile.
Toya bir buçuk metre ilerde durmuş kardeşini izliyor ve ondan yayılan suçluluk dalgalarını hissediyordu. Koruyucu olmanın getirilerinden biri de etrafında olup biten şeyleri Kyokonun tabiriyle bir yalan dedektörü gibi hissedebilmendi.
Koyu kaşını kaldırarak,ne yaptın, yine Sukiyi mi okşadın? diyen Toya kardeşinin sesiyle ürktüğünü görünce kaşlarını çattı.
Shinbe, ürkmüş, koyu menekşe rengi gözlerini birden Toyaya çevirdi ve duvardan uzaklaşarak kendisini toparladı. HAYIR! Ben şey, bilirsin kendi kekelemesi karşısında kaşlarını çattı. Soğukkanlılığını bir kez daha kazanarak kendisini sakinleşmeye zorladı. Sesine bilgelik katıp Toyanın da aynı tavsiyeye uyacağını umarak, sadece dışarı çıktım, böylece gürültü yapıp akşamdan kalma Kyokoyu rahatsız etmeyeceğim, dedi.