Hayatımızın (наша жизнь), birtakım ehemmiyetsiz teferruatın oyuncağı olduğunu (что была игрой каких-то незначительных деталей), çünkü (потому что) asıl hayatın (реальная жизнь) teferruattan ibaret bulunduğunu (состояла из деталей) görüyordum (я видел).
Bizim mantığımızla (с нашей логикой) hayatın mantığı (логика жизни) asla (никогда) birbirine uymuyordu (не совпадала).
Bir kadın (женщина), trenin penceresinden dışarı bakabilir (высунулась из окна поезда), bu sırada (в этот момент) gözüne (её в глаз) bir kömür parçası (кусок угля) kaçar (попал), o ehemmiyet vermeden (не придавая значения) bunu ovuşturur (она его трёт) ve (и) bu minimini hadise (этот маленький инцидент) dünyanın en güzel gözlerinden birini (один из самых красивых глаз в мире) kör edebilirdi (мог сделать слепым).
Yahut (или) bir kiremit (кусок черепицы), hafif bir rüzgârla yerinden