Морган Райс - Kılıç Ayini стр 12.

Шрифт
Фон

Onlar bunu yaparlarken, korkunç bir koku Andronicus’a ulaştı ve irkilmesine yol açtı.

Uzun bir bekleyiş oldu. Bütün generaller Andronicus’un arkasında durdular ve hepsi olacakları görmek için o tarafa dönen bütün kamp gibi merakla izlediler. Kampın üstüne ağır bir sessizlik çöktü.

Nihayet, bordo çadırdan dışarıya uzun boylu ve zayıf bir yaratık çıktı. Andronicus’tan iki misli uzun, bir zeytin ağacı dalı kadar zayıftı. Üzerinde bordo cübbelerin en koyusu vardı ve yüzü başlığının gerisindeki karanlığın içinde bir yerde gizlenmiş, görünmez olmuştu.

Rafi orada durdu ve ona geri baktı. Andronicus sadece onun soluk etine gömülmüş, hiç kırpılmadan kendisine bakan sarı gözlerini görebiliyordu.

Gergin bir sessizlik oldu.

Nihayet, Andronicus öne çıktı.

“Thorgrin’in ölmesini istiyorum,” dedi.

Uzun bir sessizlikten sonra, Rafi kıkırdadı. Bu derin, rahatsız edici bir sesti.

“Babalar ve oğullar,” dedi. “Her zaman aynı.”

Andronicus’un sabırsızlıkla içi yanıyordu.

“Yardım edebilir misin?” diye bastırdı.

Rafi uzun bir zaman orada öyle sessizce durdu, Andronicus’un onu öldürmeyi düşünmesine yetecek kadar uzun. Fakat bunun anlamsız olacağını biliyordu. Bir kez, öfke içinde, Andronicus onu el çabukluğuyla hançerlemeye çalışmıştı ve kılıç daha havadayken elinde erimişti. Kabzası da elini yakmış, ağrısının geçmesi aylar almıştı.

Onun için Andronicus dişini gıcırdatıp sessizliğe katlanarak orada öylece durdu.

Nihayet Rafi, pelerin başlığının altından mırıldandı.

“Oğlanı çevreleyen enerjiler çok güçlü,” dedi ağır ağır. “Fakat herkesin bir zayıf tarafı vardır. O büyü ile yüceltilmiş biri. Yine büyü ile dize getirilebilir.”

Merakı uyanan Andronicus, bir adım öne çıktı.

“Sen hangi büyüden bahsediyorsun?”

Rafi durakladı.

“Senin hiç karşılaşmadığın bir türden,” diye cevap verdi. “Sadece Thor gibi bir insan için  yapılan. O senin soyundan, ama bundan da fazlası. Senden bile daha güçlü. Eğer o günü görecek kadar yaşarsa.”

Andronicus köpürdü.

“Onu nasıl ele geçireceğimi bana söyle,” diye talepte bulundu.

Rafi kafasını salladı.

“Bu her zaman senin zayıflığın oldu,”dedi. “Onu öldürmeyi değil, ele geçirmeyi tercih ediyorsun.”

“Önce onu ele geçireceğim,” diye karşılık verdi Andronicus. “Sonra onu öldüreceğim. Bir yol var mı, yoksa yok mu?”

Başka bir uzun sessizlik oldu.

“Güçlerini elinden almanın bir yolu var, evet,” dedi Rafi. “Kıymetli kılıcı gidince ve ejderhası gidince, aynen herhangi bir genç oğlan gibi olacak.”

Andronicus, “Nasıl yapılacağını bana göster,” diye talep etti.

Uzun bir sessizlik oldu.

“Bir ücret karşılığında,” dedi Rafi nihayet.

“Ne istersen,” dedi Andronicus. “Ne istersen veririm.”

Uzun, karanlık bir kıkırdama geldi.

Rafi, “Sanırım bir gün bundan pişmanlık duyacaksın,” diye cevap verdi. “Hem de çok.”

ONUNCU BÖLÜM

Romulus altın tuğlalarla titizlikle döşenmiş, İmparatorluk başkenti Volusia’ya giden yoldan aşağı yürürken, en iyi üniformaları içinde nöbet bekleyen askerler hazır ola geçtiler. Romulus ordusundan geri kalanların önünde yürüyordu. Sayıları bir kaç yüze inmiş olan askerler ejderhalarla karşılaşmalarından yenilmiş olarak ve keyifsiz biçimde dönüyorlardı.

Romulus öfkesinden kuduruyordu. Bu bir utanç yürüyüşüydü aslında. Bütün hayatı boyunca daima muzaffer olarak dönmüş, bir kahraman olarak geçit törenine katılmıştı; şimdi kendisini karşılayan sessizliğe, bir mahcubiyet ve sıkıntı ortamına dönüyor, peşinden de ganimetler ve esirler yerine yenilmiş askerleri getiriyordu.

Bu içini yakıyordu. Kılıç’ın peşinden bu kadar uzağa gitmek, ejderhalarla savaşa girişmeye cüret etmek kendisi için aptalca olmuştu. Egosu onu çekip sürüklemişti; bunun böyle olmayacağını bilmesi gerekirdi. Kendisi kaçıp kurtulabildiği için şanslı sayılırdı, ama adamlarının pek azı çatışmadan sağ salim çıkabilmişti. Hala onların çığlıklarını duyabiliyor, hala yanan etlerinin kokusunu alabiliyordu.

Adamları disiplinli hareket etmişler ve cesaretle savaşmışlar, onun emriyle ölümlerine gitmişlerdi. Fakat gözlerinin önünde askerlerinin binlercesi bir kaç yüze düşünce, ne zaman kaçmak gerektiğini biliyordu. Acil bir geri çekilme emretmiş ve kuvvetlerinin arta kalanları tünellerin içine girerek ejderhaların alev saçan nefeslerinden kurtulmuşlardı. Usun süre yeraltında kalmışlar ve başkente dönerken bütün yolu yürüyerek gelmişlerdi.

Şimdi oradaydılar işte; yüz ayak göğe yükselen şehir kapılarından geçiyorlardı. Onlar tamamen altından yapılmış bu efsanevi şehre girerken,  binlerce İmparatorluk askeri kıtalar halinde her yönde yürüyerek,  sokaklar boyunca diziliyor, o geçerken hazır olda duruyorlardı.  Ne de olsa,  Andronicus’un yokluğunda Romulus İmparatorluğun de facto lideri ve bütün savaşçıların en saygınıydı. Daha doğrusu, o gün verdiği kayıplara kadar. Şimdi,  yenilgilerinden sonra, insanların ona hangi gözle bakacağını bilmiyordu.

Yenilgi daha kötü bir zamanda gelmiş olamazdı. Bu Romulus’un bir darbe hazırlamakta olduğu, iktidarı ele geçirip Andronicus’u yönetimden uzaklaştırmaya hazırlandığı bir zamandı.  Her yanda hizmetkârların ve kölelerin bulunduğu bu özenli şehirde çeşmelerin yanından geçerek ilerler, titizlikle döşenmiş bahçe yollarında yürürken, hayal ettiği gibi Kader Kılıcı elinde, şimdiye kadar sahip olduğundan çok daha büyük bir güçle dönmek yerine, zayıf bir pozisyona dönmekte olmasına şaşıyordu. Şimdi, kendisinin hakkı olan iktidara el koymak yerine, Konsey’in önünde özür dilemesi ve pozisyonunu kaybetmemeyi ümit etmesi gerekiyordu.

Büyük Konsey. Bunun düşüncesi bile içini burktu. Romulus kimseye hesap verecek adam değildi, hele hayatlarında eline hiç kılıç almamış vatandaşlardan oluşan bir konseye. İmparatorluğun on iki vilayetinin her biri iki temsilci göndermişlerdi. İmparatorluğun her köşesinden iki düzine lider. Teknik olara, İmparatorluğu onlar yönetiyorlardı, ama gerçekte, Andronicus istediği gibi yönetiyor ve Konsey onun söylediğini yapıyordu.

Fakat Andronicus Halka’ya gitmek için ayrıldığı zaman, Konsey’e şimdiye kadar sahip olduklarından daha fazla yetki vermişti; Romulus Andronicus’un bunu kendisini korumak ve Romulus’u kontrol altında tutmak, tahtının bıraktığı yerde duracağından emin olmak için yaptığını varsayıyordu.  Bu hareket Konsey’i cesaretlendirmişti; şimdi Romulus üzerinde gerçek yetkileri varmış gibi davranıyorlardı. Ve Romulus, şimdilik, bu insanlara hesap vermek gibi onur kırıcı bir harekete katlanmak zorundaydı. Bunların hepsi Andronicus’un tek tek seçilmiş yardakçısı, Andronicus’un kendi tahtının hiç bir zaman tehlikeye düşmeyeceğinden emin olmak için yerleştirdiği insanlardı. Konsey Andronicus’u güçlendirmek ve ona karşı herhangi bir tehdidi – özellikle Romulus’u zayıflatmak için sürekli bahane arıyordu. Romulus’un yenilgisi onlara mükemmel bir fırsat vermekteydi.

Romulus ışıldayan kongre binasına kadar bütün yolu yürüdü. Gökyüzüne yükselen muazzam siyah, yuvarlak bina, altın renkli sütunlarla çevriliydi ve ışıldayan altın bir kubbesi vardı. Üstünde İmparatorluk bayrağı dalgalanıyordu ve kapısının üstüne ağzında bir kartal olan altın bir aslan imajı işlenmişti.

Romulus binanın yüz adet altın merdiven basamağını çıkarken, adamları meydanda beklediler. O kongrenin kapısına çıkan basamakları bir kerede üç basamak birden atlayarak yalnız başına yürüdü. İlerlerken silahları zırhına çarpıp ses çıkartıyordu.

Ваша оценка очень важна

0
Шрифт
Фон

Помогите Вашим друзьям узнать о библиотеке

Скачать книгу

Если нет возможности читать онлайн, скачайте книгу файлом для электронной книжки и читайте офлайн.

fb2.zip txt txt.zip rtf.zip a4.pdf a6.pdf mobi.prc epub ios.epub fb3

Популярные книги автора