Джек Марс - Her Yol Mübah стр 9.

Шрифт
Фон

“En kötü senaryoda,” dedi Vali, sesi odanın farklı yerlerine yerleştirilmiş hoparlörlerden geliyordu, “ilk patlama anında birçok insan hayatını kaybedecek, ve o an, etrafta bir paniğe yol açacaktır. Halkın radyasyona maruz kalması, daha geniş kitlelerde ve alanda korku yaratacak ve bu ülkeye yayılacaktır. İlk patlama esnasında yayılan radyasyona maruz kalanların çoğu hastalanacak ve bazıları ölecektir. Temizlik masrafları devasa olacak, ancak; psikolojik ve ekonomik masrafların yanında bu devenin yanında pire kalacaktır. New York’un ana tren istasyonlarından birinde gerçekleşecek bir kirli bomba saldırısı, doğuyla olan deniz ulaşımını, öngörülebilir gelecek boyunca büyük sekteye uğratacaktır.”

“Ne hoş,” dedi Luke. “Onun bu konuşma yazılarını kim yazıyor merak ediyorum.”

Odayı taradı. Her ajansı temsil eden birileri vardı. Alfabe çorbası gibiydi. NYPD, FBI, NSA, ATF,DEP, hatta CIA. Yok artık, DEA da buradaydı. Luke emin olamadı, radyoaktif malzemenin çalınmasının uyuşturucuyla ilgili bir suçla ne alakası olabilirdi.

Ed Newsam, ÖMT’yi bulmak için kalabalığa karışmıştı.

“Luke, beni duydun mu?”

Luke arkasına, çözmesi gereken olaya döndü. Ed, Ulusal Güvenlik’ten Ron Begley ile birlikte duruyordu. Ron, 50’lerin ortasında kelleşen bir adamdı. İri, yuvarlak bir midesi ve tıknaz parmakları vardı. Luke onun hikayesini biliyordu. Masa başı işi olan, devletten, bürokrasiden gelen biriydi. 11 Eylül’de, hazinede vergi kaçakçılarını ve Ponzi şeması, yani zincir dolandırıcılarının izini süren bir ekibi yönetiyordu. Ulusal Güvenlik yaratıldığında, terörle mücadeleye geçmişti. Hayatında hiç tutuklama yapmamış, gereksiz yere silah sıkmamıştı.

“Eve gitmemi istediğinizi söylediniz değil mi?”

“Burada insanların işine karışıp onları kızdırıyorsun Luke.” Kurt Meyerson NYPD’deki patronunu arayıp, insanlara hizmetçinmiş gibi davrandığını söylemiş. Ve bir Özel Timi komuta ettin öyle mi? Bir Özel Tim. Beni dinle, bu onların işi. Senin, onların liderliğini kabul etmen gerekirdi. Bu böyledir.”

“Ron, bizi çağıran NYPD’ydi. Öyle sanıyorum ki bize ihtiyaç duydukları için aradılar. İnsanlar bizim nasıl çalıştığımızı biliyor.”

“Kovboylar,” dedi Begley. “Rodeocu kovboylar gibi çalışıyorsunuz.”

“Don Morris, buraya gelmem için beni yatağımdan kaldırdı. Don’la konuşabilirsin…”

Begley omuz silkti. Hayalet bir gülümseme belirdi yüzünde. “Don geri çağırılmıştır. Yirmi dakika önce bir helikoptere atlayıp gitti. Sana da aynısını tavsiye ederim.”

“Ne?”

“Aynen öyle. Bu sefer bir terfi aldı ve bu işle ilgilenmeyecek. Onu durum raporlarını sunmak ve brifingler için Pentagon’a aldılar. Gerçek üst seviye işler. Sanırım bu işi yapacak bir stajyer bulamadılar ve Don’a bu işi verdiler.”

Begley sesini alçalttı, ama Luke onu hala duyabiliyordu. “Sana bir tavsiye. Don’un emekli olmasına üç yıl var ve elinde neyi var? Don soyu tükenen bir tür. O bir dinozor, ve ÖMT de öyle. Bunu sen de, ben de biliyoruz. Bu ajans içindeki minik gizli ajanslar, bunlar hep yol kenarından gidiyor. Biz artık birleşiyor ve merkezileşiyoruz, Luke. Artık ihtiyacımız olan, veriye dayalı analiz. Gelecekte, suçları hep bu şekilde çözeceğiz. Bugün de, bu teröristleri bu şekilde yakalayacağız. Maço süper-casuslara, emekli olmuş, yaşlanan, binalardan iplerle inen, eski komandolara ihtiyacımız yok. Gerçekten, yok. Kahramancılık oynamak bitti. Aslında, düşününce biraz gülünç ve saçma.”

“Harika,” dedi Luke. “Bunları tavsiye olarak algılıyorum.”

“Öğretmenlik yaptığını sanıyordum,” dedi Begley. “Tarih, politik bilim, onun gibi bir şey.”

Luke onaylarcasına kafa salladı. “Yapıyorum.”

Begley Luke’un koluna etli elini koydu, “Onunla devam etmelisin.”

Luke, adamın elini itti ve takım arkadaşlarını bulmak için kalabalığa karıştı.

*

“Elimizde ne var?” dedi Luke.

Takımı ofisin dışındaki bir odada kamp kurmuştu. Birkaç boş masa bulmuşlar ve üstlerine dizüstü bilgisayarlar ve uydu bağlantılarıyla kendi komuta merkezlerini kurmuşlardı. Trudy ve Ed Newsam ve birkaç kişi daha oradaydı. Swann, bir köşeye üç dizüstü bilgisayarla çekilmişti.

“Don’u geri çağırdılar,” dedi Trudy.

“Biliyorum. Onunla konuştun mu?”

Başını salladı. “Yirmi dakika önce. Havalanmak üzereydi. O tamam diyene kadar bu dosya üzerinde çalışmamızı, kibarca herkesi yok saymamızı istedi.”

“Bana uyar. Tamam, neredeyiz?”

Yüzünde ciddi bir ifade vardı. “Hızlı gidiyoruz. 6 adet yüksek öncelikli araca kadar indirdik. Hepsi, dün gece hastanenin bir sokak ötesine kadar yaklaşmış, ve detayları ilginç veya bir sıkıntı var gibi.”

“Bir örnek ver bana.”

“Tamam. Bir sosisli arabası eski bir Rus paraşütçü asker adına kayıtlı. Kameralardan takip ettiğimiz kadarıyla, bütün gece Manhattan’da dolaşıp, seks işçilerine, pezevenklere, ve onların müşterilerine sosisli ve kola sattı.”

“Şu an nerede?”

“11. Caddede Jacob Javits Kongre Merkezi’nin güneyinde park halinde. Bir süredir hareket etmedi. Uyuduğunu düşünüyoruz.”

“Tamam, artık düşük öncelikli bir hedef haline gelmiş gibi. NYPD’ye paslayın, ne olur ne olmaz. Onu oradan çıkarıp aracını arar, başka ne sattığına bakabilirler. Sıradaki.”

Trudy kendi listesine baktı. Bir minivan, gözden düşmüş eski bir nükleer fizikçi tarafından Uber aracı olarak kullanılıyor. Kayıtlarda, bir kazada kullanılmaz hale geldiği ve hurdaya çıktığı görülen kırk tonluk bir dorse. Özel bir çamaşır yıkama servisine ait bir sevkiyat aracı, bir panelvan, plakası Long Island’da alakasız bir yer döşeme firmasına ait. Üç yıl önce çalındığı bildirilmiş bir ambulans.”

“Çalıntı bir ambulans?” dedi Luke. “Bu bir şeye benziyor.”

Trudy omzunu silkti. “Genelde yasadışı organ ticaretinde kullanırlar. Hasatları, kısa süre önce ölen hastalardan dakikalar içerisinde alınan organlardır. Organları alır, paketler, hızlıca hastaneden çıkartırlar. Kimse hastane çevresinde park etmiş bir ambulansa ikinci kere kafasını çevirip de bakmaz.”

“Ama dün gece,  belki de organ için beklemiyorlardı. Nerede olduklarını biliyor muyuz?”

Trudy başını salladı. “Hayır. Yerini bildiğimiz sadece Rus. Bu bir bilimden çok sanat gibi. Bu gözlem kameraları henüz her yerde değiller, özellikle Manhattan’dan çıkınca. Kameradan, bir kamyonun geçtiğini görüyorsun, daha sonra o kamyonu bir daha göremeyebilirsin. Belki on sokak sonra başka bir kamerada onu tekrar yakalarsın, veya belki de on kilometre sonra. Tır dorsesini en son George Washington köprüsünden New Jersey’e doğru giderken gördük. Çamaşır aracı 138. Cadde köprüsünden Güney Bronx’a geçti ve gözlerden kayboldu. Şu an bu saydıklarımın hepsini başka yollardan takip ediyoruz. Uber şirketini aradık, yer döşeme şirketini, ve çamaşırcıyı. Yakın zamanda bunlar hakkında bir şeyler biliyor olacağız. Karargahta bu kamera kayıtlarını inceleyen sekiz kişi var, hepsi de bu ambulansı arıyorlar.”

“İyi. Beni haberdar etmeye devam et. Banka işinden ne haber?”

Trudy’nin suratı taş kesildi. “Bu konuyu Swann’a sormalısın.”

“Tamam.” Swann’ın köşedeki küçük derebeyliğine doğru adım attı.

“Luke?”

Durdu. “Evet.”

Gözleriyle odayı kolaçan etti. “Konuşabilir miyiz? Özel.”

*

“Senin için yasa çiğnemediğim için beni kovacak mısın?”

“Trudy, seni kovmayacağım. Neden böyle şeyler düşünürsün ki?”

“Böyle söylemiştin, Luke.”

Şu her işe yarayan odalardan birinde ayakta duruyorlardı. İki adet boş masa ve bir pencere vardı burada. Halı yeni yapılmıştı. Duvarlar beyazdı ve üzerlerinde hiçbir şey yoktu. Köşelerden birinde, tavana yakın bir kamera vardı.

Görünüşe göre bu oda daha önce hiç kullanılmamıştı. Komuta merkezinin kendisi bir yıldan kısa bir süredir hizmet veriyordu.

Ваша оценка очень важна

0
Шрифт
Фон

Помогите Вашим друзьям узнать о библиотеке

Скачать книгу

Если нет возможности читать онлайн, скачайте книгу файлом для электронной книжки и читайте офлайн.

fb2.zip txt txt.zip rtf.zip a4.pdf a6.pdf mobi.prc epub ios.epub fb3

Похожие книги

Популярные книги автора