History Nerds - 1.ci Dünya Savaşı стр 2.

Шрифт
Фон

19 cu yüzyılın sonlarından başlayarak, daha sonraki zamanlarda Ulusalcılık da baş göstermeye başladı. Bu durum tabii ki egemen güçlerin işine geliyordu. Vatandaşlar üzerinde egemenlik kurmak, oyları garantilemek ve çalışan sınıfları vatandaşlık hissiyatına yöneltmek işlerini kolaylaştırıyordu. Bu hissiyat ayrıca Avrupada gittikçe göze çarpmaya başlayan sınıflar arası keskin ayırımı da yumuşatıyordu . Devletlerinin güvenliği söz konusu olunca, gerisi teferruat oluyordu ve herkesi bu duygu etrafında birleştiriyordu. Emperyalizm, Nasyonalizm ve vatanseverlik, en yoksul insanların bile ulusun genel olarak paylaştığı hassasiyetler etrafında toplanmaları için en etkili araçlardı.

19 cu yüzyılın büyük bölümünde, Avrupanın egemen güçleri sınıflar arasında denge sağlamak için mücadele etmekteydi. Bu mücadele, pek çok karmaşık askeri ittifaklar ve ticaret ilişkilerini doğurdu. Lider güç olan Almanyanın başındaki yaşlı Şansölye Otto Von Bismarck, bu dengeyi gözeterek bir barış tahsis etmek istedi. Yarış halindeki lider güçleri control altında tutmak için, Rusya ile Avurturya-Macaristan arasında bir anlaşma imzalattı ve Fransayı diplomatik izolasyona tabii tutarak onu ittifaka almadı. He Avrupanın ve hem de Almanyanın çıkarlarına uygun pek çok ittifak ve anlaşma yaptı. Bunlardan birisi, Rusya ile Almanya arasında yapılan ve 1897-1890 yılları arasında yürürlükte kalan diplomatic bir anlaşma olan , İkili Güvenlik Anlaşması idi ve büyük güçlerden birisi ile hangisi savaşa girerse diğeri tarafsız kalacaktı. Bu anlaşma Avrupada ne yazık ki barışın son sigortasıydı: Bismarck 1890 da istifa eder etmez, tüm politikaları ve emekleri yok sayıldı.

İkili Güvenlik Anlaşması çok geçmeden lav edildi ve geçersiz sayıldı ve yerine Almanya ve Avusturya-Macaristan arasında savunma anlaşması olan, İkili İttifak anlaşması yapıldı. Bir müddet sonra da ittifak genişletildi ve İtalya da dahil edildi. Bunlar hep Bismarckdan sonra göreve gelen ve Bismarckın diplomatic kabiliyetlerinden yoksun, yeteneksiz Şansölye Leo Von Caprivinin marifetleriydi.

Gerçek şu idi ki, Avrupanın gücü ittifakların gücü üzerine kuruluydu ve bu ittifaklar ilerleyen zamanlarda savaşa karşı kesin güvenlik işlevi görecekti. Almanya Üçlü İttifak işine girince, bu durum Rusyaya yeni ittifak arayışı inisiyatifini sağladı. Bu da, 1891-1914 yılları arasında yürürlükte kalacak olan Franco-Rus anlaşması sonucunu doğurdu. Daha sonra bu anlaşmaya Büyük Britanya da katılacaktı ve Üçlü Antante ile sonuçlanacaktı. Böylece, savaş sırasında birbirine yardım etme temeline dayalı iki karşı ittifak bloku oluştu. Bu oluşum, ayak sesleri gelmekte olan savaşın en büyük katılımlarını yarattı.

19 cu yüzyılın sonlarında başlayıp, 20 ci yüzyıla taşınan Alman-Büyük Britanya düşmanlığı iyice derinleşmeye başlamıştı. Avrupanın liderliğini alma yarışı ve buna eklenen ikili ilişkiler bu iki güç arasında silahlanma savaşına sebep oldu. Bu silahlanma yarışı sonrasında deniz kuvvetlerine odaklandı: 1897 de Alman Amiral Alfred Von Tirpitz, Anglo-Alman yarışını başlattı. Amacı Britanyaya meydan okuyacak güçlü bir deniz kuvvetleri oluşturmak ve onu diplomatic tavize zorlamaktı. Fakat gerçekte, Almanya Bahriyesi, donanma varlığı olarak kalabildi yani sadece limanda işlev görebilecekti ve ancak limandan çıkmadan kontrolü elinde tutabilecekti. Gerçek şu idi ki, bir çatışmada donanmanın bu şekilde zafer kazanması imkansızdı.

Kayzer 2 ci Wilhelmin donanma sekreteri Tirpitz, Büyük Briranyaya karşı politik üstünlük sağlamanın tek yolunun donanma üstünlüğü olduğu konusunda ikna olmuştu ve Almanyanın deniz aşırı yayılması ve donanma gücü konusunda son derece ateşliydi . Kayzer, Triptzin planını onayladı ve yürürlüğe koydu.

Alman Reich Donanma Ofisi bu nedenle, hedefi en az 60 adet savaş gemisini donanmaya katarak Alman filosunu genişletmek olan uzun vadeli çalışmalarını başlattı. Bu yeni nesil donanma malzemeleri, bahriye anlayışına farklı bir boyut kattı: artık tonaj, büyüklük ve silah kalibresi önem kazanmaya başladı. Hız ve baskınlar artık odak noktasında değildi, onun yerini döküm yük ve büyüklük ve düşman ateşine mümkün olduğunca uzun süre dayanma yeteneği aldı. Tabii ki, beklenen olmuştu ve yeni donanma genişlemesi Alman ekonomik altyapısını fena halde vurmuştu. 1908 de Alman Reichstag, üretimi her yıl dört savaş gemisine yükseltmeyi öngören dördüncü bahriye bütçesini onayladı. Fakat aynı yıl Bosna krizi patlayınca, Alman bütçesinin çoğu askeri harcamalara yöneldi. Alman Şansölyesi, Bernhard Von Bülow ülkenin aynı anda hem Avrupanın en büyük askeri gücü ve hem de en büyük donanma gücü olması ihtimalinin pek gerçekçi olamayacağı sonucuna vardı. Bu durum da, Tirpitzin planlarının sorgulanmasına sebep oldu.

Bu arada İngiliz Hükümeti, en büyük potansiyel tehlikeyi Almanyanın donanma güçlendirme çalışmalarında değil, iç politik çevrelerde görüyordu. Tansiyon gittikçe yükseliyordu ve Almanyanın donanmasını genişlettiği haberi 1908 de İngiliz Deniz Kuvvetlerince yayınlanan ve Berlin kaynaklı, Alman savaş gücünün yeni savaş gemileri inşasıyla yeniden yapılandırıldığı haberini içeren bir rapor kamuoyunun durumdan haberdar olmasına sebep oldu. Nitekim, bu durum hem kamuoyunda hem de bazı hükümet çevrelerince İngiliz deniz kuvvetlerine yeni dretnotların ilave edilmesi talebini dile getiren seslerin yükselmesine sebep oldu. Bu nedenle, 1909 da İngiltere Baş Bakanı Herbert Henry Asquith, ertesi yıldan başlayarak her yıl dört dretnotun donanmaya eklenmesi teklifini sundu. Bu teklif , 1910 da Kamu Bütçesi olarak bütçeden geçti ve onaylandı.

Uzun vadede, Almanyanın silahlanma yarışı beklendiği kadar başarılı değildi. 1914 de halen yüksek tonajlı gemi eksikleri vardı. İngilterenin her biri 2,205,000 tonluk 29 gemisine karşın, Almanyanın her biri 1,019,000 ton 17 adet dretnotu vardı.

1.2- Bosna Krizi ve Savaşa Açılan Patika

Avrupada mevcut krizi daha da derinleştiren bir sonraki ana türbülans 1908 de patlak veren Bosna Krizidir. Artan etnik tansiyon ve yurttaşçılık ve milliyetçilik eğilimlerinin yükselişi tüm kıtaya salgın şeklinde yayılmaya başlamıştı ve özellikle de eski zamanlardan beri çoklu etnik yapı, çoklu dinler halinde yaşayan Balkanlarda bu durum daha da gözle görülecek hale gelmeye başladı. Dolayısıyla, Avusturya-Macaristanın Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti altında olan Bosna Herseki ilhak kararının tansiyonu iyice zirveye ulaştırması sürpriz olmayacaktı.

Rusya-Osmanlı ihtilafının ardından Balkanlarda yönetimlere karşı isyanların patlak vermesi sonrası Bölge, 1878 de güçlü Avustro-Macar hakimiyetine girdi. Avusturya-Macaristan, Bosna üzerindeki iddialarına, Doğu Avrupa ve Balkanlardaki toprak ve hükümranlık bölüşümünü amaçlayan ve Rusya ile aralarında gizli bir şekilde imzalanan 1877 Budapeşte Konvansiyonlarını dayanak yaptı.

1908 de gerçekleşen ilhak mükemmel zamanlanmıştı ve 1908 de Bulgaristanın Osmanlı İmparatorluğundan ayrılma deklarasyonuyla aynı zamana denk gelmişti. Bu durum Büyük Güçler arasında çok büyük protestolara sebep oldu, özellikle de Avusturya-Macaristanın yakın komşuları Sırbistan ve Karadağ tarafından. İlhak çok geçmeden Avusturyanın müttefikleriyle ilişkilerinin bozulmasına sebep oldu ve Sırbistan ve öteki Slav etnisitelerle soğukluğa sebep oldu, özellikle de İlhak altındaki Bosnada. Ortodoks ve slav Sırbistanın kardeşi Rusya da öfke duymaktaydı. Balkanlar kısa bir süre sonra Avrupanın barut fıçısı olma sıfatını kazanacaktı.

Ваша оценка очень важна

0
Шрифт
Фон

Помогите Вашим друзьям узнать о библиотеке

Скачать книгу

Если нет возможности читать онлайн, скачайте книгу файлом для электронной книжки и читайте офлайн.

fb2.zip txt txt.zip rtf.zip a4.pdf a6.pdf mobi.prc epub ios.epub fb3