Kutsal dağ ilçenin yanında bulunuyor ve kısa bir sürede ayaklarının dibindeyim. Zihnim, bilinmeyen durum ve olguları hayal ederek boşlukta ve uzak zamanlarda dolanıyor. Bu dağa tırmanmakla beni ne bekliyor? Bunlar kesinlikle canlandırıcı ve harekete geçirici deneyimler olacak. Dağ çok yüksek değil (2300 ft) ve her adımda dağa özgüvenli ama aynı zamanda beklenti içinde hissediyorum. Yirmi altı yıl boyunca yaşadığım yoğun deneyimlerin hatıraları akla geliyor. Bu kısa zaman diliminde özel olduğuma inanmamı sağlayan birçok harika olay vardı. Okuyucular, bu hatıraları suçlu hissetmeden aşama aşama sizinle paylaşabilirim. Yine de, şimdi zamanı değil. Tüm arzularımın arayışıyla dağa tırmanmaya devam edeceğim. Umut ettiğim şey bu ve ilk kez yorgunum. Yolun yarısını geçtim. Fiziksel değil ama bana geri dönmemi söyleyen tuhaf sesler yüzünden daha ziyade zihinsel bir bitkinlik hissediyorum. Oldukça ısrarlılar. Yine de kolay kolay vazgeçmiyorum. Buna değecek olan her şey için dağın tepesine çıkmak istiyorum. Dağ benim için, kutsallığına inananlar karşısında ortaya çıkan değişim rüzgârlarıyla nefes alıyor. Sanırım oraya ulaştığımda, beni çok uzun zamandır beklediğim bu yolculuğa götürecek yola erişmek için tam olarak ne yapmam gerektiğini bileceğim. İnancımı ve hedeflerimi koruyorum çünkü İmkânsızların Tanrısı olan bir Tanrım var. Hadi yürümeye devam edelim.
Hâlihazırda yolun dörtte üçünü geçtim ama sesler hâlâ peşimi bırakmıyor. Kimim ben? Nereye gidiyorum? Neden dağdaki tecrübeden sonra hayatımın dramatik bir şekilde değişeceğini düşünüyorum? Sesleri saymazsak yolda yalnızım gibi görünüyor. Kutsal yollardan geçen diğer yazarlar da aynı şeyi hissetmiş olabilir mi? Benim gizemimin herhangi bir yazardan farklı olacağını düşünüyorum. Devam etmem gerekiyor, üstesinden gelip tüm engelleri aşmalıyım. Bedenimi yaralayan dikenler insan için son derece tehlikeli. Eğer bu tırmanıştan sağ çıkarsam kendimi zaten kazanmış biri olarak göreceğim.
Adım adım zirveye yaklaşıyorum. Hâlihazırda oradan birkaç metre uzağım. Bedenimden aşağı doğru akan ter dağın kutsal kokularına karışmış gibi duruyor. Kısa bir süre duruyorum. Sevdiklerim endişelenecek mi? Eh, şu an bunun çok önemi yok. Şu anda, dağın tepesine ulaşmak için kendimi düşünmem gerekiyor. Geleceğim buna bağlı. Sadece birkaç adım daha atacağım ve tepeye ulaşacağım. Soğuk bir rüzgâr eserken acı verici sesler aklımı karıştırıyor ve iyi hissetmiyorum. Sesler haykırıyor:
Başardı, ödüllendirilecek! -Değerli birisi mi ki? Koca dağa tırmanmayı nasıl başardı? Kafam karışmış ve başım dönüyor; iyi olduğumu sanmıyorum.
Kuşlar bağrışıyor ve güneş ışınları tüm yüzümü okşuyor. Neredeyim? Bir önceki gün sarhoşmuşum gibi hissediyorum. Ayağa kalkmaya çalışıyorum ama bir kol beni engelliyor. Karşımda kızıl saçlı ve yanık tenli, orta yaşlı bir kadın görüyorum.
Kimsin sen? Bana ne oldu? Tüm bedenim ağrıyor. Kafam karışmış ve muallâk hissediyorum. Bütün bunlara dağın tepesinde olmak mı neden oluyor? Sanırım evimde kalmalıydım. Hayallerim beni bu noktaya yöneltti. Daha iyi bir gelecek ve kişisel gelişime doğru yön alma umuduyla dolu halde yavaşça dağa tırmandım. Ama kelimenin gerçek anlamıyla kımıldayamıyorum. Yalvarırım tüm bunları bana açıklayın.
Ben dağın koruyucusuyum, oraya buraya dağılan toprağın ruhuyum. Sen görevi kazandığın için buraya gönderildim. Hayallerinin gerçekleşmesini istiyor musun? Bunu yapmana yardım edeceğim, Tanrının çocuğu! Hâlâ yüzleşecek birçok görevin var. Seni hazırlayacağım. Korkma. Tanrın seninle. Biraz dinlen. İhtiyaçlarını karşılamak için yiyecek ve suyla geri döneceğim. Bu süre zarfında rahatla ve her zaman yaptığın gibi tefekkür et.
Kadın bunu söyleyerek görüş alanımdan kayboldu. Bu rahatsız edici görüntü beni daha sıkıntılı bir halde ve şüphe içinde bıraktı. Ne görevlerini kazanmam gerekiyordu? Bu görevler hangi adımları içeriyordu? Dağın zirvesi gerçekten de harika ve sakin bir yerdi. İnsan yukarıdan Mimosodaki ev kümelerini görebiliyordu. Bu, her tarafı yeşilliklerle dolu dik yollarla çevrili bir platoydu. Doğanın dokunmadığı bu kutsal yer gerçekten plânlarımı başarıya ulaştırabilir miydi? Ayrılışımla beni bir yazara çevirebilir miydi? Bu sorulara yalnızca zaman cevap verebilirdi. Kadının dönüşü uzayınca dağın tepesinde tefekküre daldım. Şu taktiği kullandım: İlk önce zihnimi temizledim (bütün düşüncelerden). Etrafımdaki doğayla uyumlu bir hale gelip zihnimde tüm mekânı tasarladım. Oradan, doğanın bir parçası olduğumu büyük bir cemaat ritüeliyle tamamen birbirimize bağlandığımızı anladım. Sessizliğim, doğa ananın sessizliğiydi; çığlığım da onun çığlığıydı; aşamalı bir şekilde arzu ve isteklerini hissetmeye başladım ve tersi oldu. Hayatını insanların yok etmesinden kurtarmak için yalvarırcasına attığı sıkıntılı yardım çığlığını hissedebiliyordum: Ormansızlaştırma, aşırı madencilik, avlanma ve balık avlama, kirletici gazların atmosfere salınımı ve insanların yaptığı diğer gaddarlıklar. Aynı şekilde o da beni dinliyor ve tüm plânlarımı destekliyordu. Tefekkür esnasında tamamen birbirimize kilitlenmiştik. Bütün bu uyum ve ortaklık beni tamamen sessiz ve isteklerime odaklanmış bir hale getirdi. Bir şey değişene kadar: Beni uyandıran aynı dokunuşu hissettim. Gözlerimi yavaşça açtım ve kendisine kutsal dağın koruyucusu diyen aynı kadınla yüz yüze durduğumu fark ettim.
Görüyorum ki tefekkürün sırrını anlamışsın. Dağ sana içindeki gücü biraz olsun keşfetmede yardımcı oldu. Birçok şekilde büyüyeceksin. Bu süreç boyunca sana yardım edeceğim. Öncelikle bir kulübe yapmak için kalas, çıta, dayanak ve halat bulmaya doğaya yönel sonra ateş yakmak için odun bul. Hava şimdiden kararıyor ve kendini yabani hayvanlara karşı koruman gerek. Yarından başlayarak sana ormanın bilgeliğini öğreteceğim, böylece gerçek görevin üstesinden gelebilirsin: Umutsuzluk mağarası. Yalnızca saf bir kalp onun çözülmüş ateşinden sağ çıkabilir. Rüyalarının gerçekleşmesini istiyor musun? O zaman bunun için bedel öde. Evren hiç kimseye bedava bir şey vermez. Başarıya ulaşmaya değer olması gereken biziz. Öğrenmen gereken ders bu, oğlum.
Anlıyorum. Mağara görevinin üstesinden gelmek için ihtiyacım olan her şeyi öğreneceğimi umuyorum. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok ama kendime güvenim var. Eğer dağın üstesinden geldiysem mağarada da başarılı olacağım. Ayrılacağım zaman kazanmaya ve başarı elde etmeye hazır olacağımı sanıyorum.
Bekle, kendine bu kadar güvenme. Hangi mağaradan bahsettiğimi bilmiyorsun. Şunu bil ki, birçok savaşçı onun ateşiyle denendi ve yok oldu. Mağara hiç kimseye merhamet göstermez, hayalcilere bile. Sabırlı ol ve sana öğreteceğim her şeyi öğren. Böylelikle gerçek bir kazanan olacaksın. Unutma: Kendine güven yardım eder, ama yalnızca doğru orandaysa.
Anlıyorum. Bütün tavsiyeleriniz için teşekkür ederim. Bunları sonuna kadar takip edeceğime size söz veriyorum. Ne zaman şüphe yüzünden umutsuzluğa düşersem kendime sözlerinizi ve Tanrımın beni her zaman koruyacağını hatırlatacağım. Ruhun karanlık gecesinde kaçış olmadığı zaman korkmayacağım. Umutsuzluk mağarasını yeneceğim, bugüne kadar hiç kimsenin kaçamadığı mağarayı!
Kadın başka bir gün geleceğine söz vererek dostça vedalaştı.